25 Nisan 2012 Çarşamba

Neler Yaptım, Yapıyorum...

Son zamanlarda bloga yazı yazmamı engelleyen yapay bir bariyer var sanki. Ne zaman yeni yazı taslağına başlasam silip kapatıyorum. Yazmakta içinden gelmeli insanın. Bir şeyler yapma bir şeyler paylaşma isteği olmalı. Eee peki bloga yazmıyorsam neler yapıyorum. İki tane kore dizisi izleyip bitirdim. Bir tanesinin de onuncu bölümündeyim. 

İlk önce "Sungkyunkwan Scandal" dizisini izleyip bitirdim. Sanırım Mart ayının ortalarında izlemiştim. Canım arkadaşım LaFea'nın indirip bana getirdiği dizilerden birisiydi. Genellikle eğlenceli ve komik, ara ara drama bağlayan, inişli çıkışlı güzel bir diziydi. Beğendim kısacası, ayrıca tavsiye de ederim ;)



Sonra bir ara verdikten daha doğrusu dizisizlikten kıvrandıktan sonra nihayet Scent of a Woman dizisinin de etkisiyle "Wild Romance" dizisini izlemeye başladım. Dürüst olmam gerekirse Greatest Love dizisinden sonra izlediğin en eğlenceli diziydi. Özellikle izlediğim en orjinal diyaloglara sahip Menajer Kim ve Dong Ah çifti için bile izlenebilir :D Ama dizi genel olarak da çok güzel. Seyircinin ilgisini sürekli üst düzeyde tutan bir akışı var. Tek bir konu üzerinden ilerlememesi ve zamana yayılması, komedi ve dram öğelerinin güzel harmanlanmasıyla gayet şahane bir dizi ortaya çıkmış. Şiddetle tavsiye ederim. Mutlaka izleyin ;)



Şu sıralar yine LaFea'nın bana getirdiği A Love to Kill dizisini izlemeye çabalıyorum. Tamam çok ama çok dramatik bir dizi olduğunu sağır sultan bile duydu ama çok beğenmedim ben ya. Tamam dizideki ninninin melodisi çok hoş ve dile dolanıyor, ama ne bileyim sarmadı bir türlü. Dizideki ikinci kıza çok accayip sinir oldum. Onun olduğu sahneleri ileri sarıyorum. Konuşması bile salakça pfff Şu anda 10. bölümdeyim devam edip etmeme konusunda kararsızım. Yarım bırakma işini hiç beceremem. Sanırım bir ara izleyip bitireceğim.



Kitap okuma isteğimde yazma isteğim gibi, okumak istediğim çok kitap var. Ama insanın kafasında bir dünya düşünce olunca kelimeler akmıyor. Elimde okumakta olduğum yani diğer bir değişle sürünen kitap Judith Ivory'nin 'Çirkin' romanı. 46. sayfada kalmışım. Ne zaman devam ederim bilemiyorum :(

Bunlar haricinde hayat aynen devam ediyor. Son zamanlarda canım accayip ramen yemek istiyor. Gaya Restaurant'ın kore yemeklerini sevenler ve denemek isteyenler için cumartesi günleri menü uygulaması başlamış. 10-20 TL arasında değişen fiyatlar varmış. Gidip denemeyi çok istiyorum.

Bu da öyle karışık bir yazı oldu işte. Son zamanlarda ben böyleyim. Umarım sizler iyisinizdir :)

14 Nisan 2012 Cumartesi

Saklı Düşler ~ Laurie McBain

Carrefour kitaplarını okumaya devam. Geçtiğimiz hafta okuyup bitirdiğim bir kitap. Okuması kolay, öyle çok of aman şahaneydi diyemeyeceğim, fakat sıkmayan ortalama üzeri bir romandı. Romanın detaylarına göz atalım.




Kitap Koridor Yayınları tarafından 2011/Haziran ayında yukarıdaki kapakla raflarda yerini aldı. Yazar Laurie McBrain tarafından 1975 yılında Devil's Desire adıyla yazılıp yayınlanmış. Ancak büyük bir yayınevi tarafından ilk baskısı 1987/Eylül ayında aşağıdaki kapakla olmuş.



Koridor Yayınlarının kapak tercihine yine dikkat çekeceğim. Koridor Yayınları tarafından kullanılan kapak orjinal kapaktır. Yani kitapların yayın haklarını elinde bulunduran kuruluş, 2010 yılında kapak tasarımında yenileme yaparak yukarıda gördüğümüz ilk kapağı yeniden tasarlamış. Koridor Yayınları orjinal kapağa ve üzerinde yazılanlara sadık kalarak kapağı kullanmış. Tekrar bu hassasiyet için teşekkürler.

Kitabın Konusu:

Bazen tutku bir skandaldan kurtulmanın tek yoludur…

Etkileyici bir görünüme sahip Lord Alex Trevegne şöhreti tüm ülkeye yayılmış bir hovardadır. Elysia ise güzel; güzel olduğu kadar da talihsiz. Ancak bir gün kaderin ona hazırladığı oyundan sıyrılmaya karar verdiğinde her şey değişir. 
Alex ve Elysia dönülmez bir uçurumun kenarında, bir skandalın eşiğinde karşılaşınca Alex onu kanatlarının altına alır. Ancak ona ruhen de bedenen de sahip olabilmesi için en çetrefilli yolları aşması gerekecektir. 
Kesişen arzularının şiddetli çalkantısından, şimdiye dek yazılmış en güzel aşk hikayelerinden biri doğar ve nihayet ikiz tutkuları alev alev yanan bir denizin çağlayan dalgalarında birbirine karışır.

Alex Trevegne: Zengin, ukala, gününü gün eden, umarsız ve kendi zevklerine herşeyden fazla önem veren bir erkek karakter var karşımızda. Okuyucuda ara ara ağzını burnunu kırma isteği uyandırsa da genel olarak karşımızda iyi bir adam var :D Olaylara her zaman kendi bakış açısından bakması çoğunlukla ortalığı karıştırsa da bayan karakterimizin cazibesine karşı koyamıyor. 

Elysia Demarice: Ailesini kaybetmesiyle annesinin üvey kızkardeşinin evinde deyim yerindeyse 'Külkedisi' misali yaşayan genç kızımız, teyzesinin onu yaşlı bir adamla evlendirme niyetini görünce evden kaçıyor. Tabii ki kızımız ile lordumuzun karşılaşması kaçınılmaz olarak gerçekleşiyor :)

Detaylara inildiğinde birçok konu boşluğu bulunan, içinde ölü-kayıp bir ağabey, gizemli bir silahtar ve intikam almak isteyen bir karakterde eklenince kitabın konusu zaten ortaya çıkıyor. 

Birkaç noktada konu boşlukları, yani demek istediğim anlatımdan kaynaklanan boşluklar beni bile rahatsız etti. Ama bu kitabın okunmayacağı anlamına gelmez. Aksine karakterler arasındaki atışma ve klasik inatlaşma diyalogları çok güzel ve orjinaldi. Birkaç diyalog beni oldukça güldürdü bile :)

Yayınevi yazarın diğer kitaplarını yayınlar mı bilemiyorum ama eğer yayınlansa almakta tereddüt edilmeyecek bir yazar. Ufak bir araştırma yapınca yazar Laurie McBain'in sadece 1975-1985 yılları arası yedi roman yayınladığını, babasının desteğiyle başladığı roman yazmayı, babasının vefatının ardından emekli olarak bıraktığını öğrendim. Ayrıca yazarın yayınladığı ilk iki romanı (bunlardan biriside Saklı Düşler) dünya üzerinde bir milyon kopyayla satılmış. Diğer kitaplarını da raflarda görmek isterim.

Puan: 10/7 

2 Nisan 2012 Pazartesi

Maskesiz ~ Monica McCarty

Carrefourdan aldığım kitapları hala okumayı bitiremedim. 22 şubatta okuduğum ve heyecanla sizlerle paylaştığım yazarın ilk kitabı Asi'den burada bahsetmiştim. Hatta Maskesiz kitabını da tesadüf ederi satın aldığımı ve ilk birkaç sayfayı heyecanla okumaya başladığımdan da bahsetmiştim.

Ancak şöyle de bir gerçek var ortada; iki günde bitirdiğim Asi romanından sonra Maskesiz romanı adeta elimde süründü. Sebeplerine, nedenlerine geçmeden önce romanın detaylarından ve karakterlerinden bahsedelim.



Kitap Koridor Yayınları tarafından 2011/Şubat ayında Maskesiz ismiyle yukarıdaki kapakla raflarda yerini aldı. Yazar Monica McCarty tarafından 2007/Ağustos ayında Highlander Unmasked adıyla aşağıdaki kapakla yayınlandı.



Koridor Yayınlarının kapak seçimi ve tasarımları beni her zaman memnun ediyor. Bu kitapta da tasarım değişse de konunun özüne sadık kalınmış. Kapaktaki yazılar bile değiştirilmeden aynen kullanılmış. Diğer yayınevlerinin de böyle duyarlı olmalarını isterim.

Kitabın Konusu:

Yiğit görüntüsü, korku uyandıran şöhreti ve dillere destan dövüş becerileri Alex MacLeod’un kaya kadar sert bir paralı asker rolüne bürünmesi için biçilmez bir kaftandı. Klanını korumak için bu gizli görevi üstlenen Alex, asıl amacını kimseye belli etmeyeceğine dair yemin etmişti. Ancak bu cesur girişimi, bizzat haydutların elinden kurtardığı güzel bir kadın tarafından tehdit edilir; bu masum meleğin bir anda planlarını tehlikeye atacağı aklının ucundan bile geçmemektedir. 


Meg Mackinnon onu koruyacak ve klanını ayakta tutacak güçlü bir eş arayışı içindeydi; ta ki bir gece yarısı delici mavi gözleri ve toy şehvetiyle karşısında onu görüp soluksuz kalacağı ana dek. Alex hiç sadakati olmayan bir paralı asker gibi davranır, ancak hiç de öyle değildir. Meg, ateşe doğru yürüdüğünden habersiz, onun tüm karanlık yönlerini keşfetmeye çalışır ve tehlikenin boyutları giderek artar, özellikle de bir İskoç erkeğinin maskesini indirmeye cesaret edecek bir kadın için. 

Alex MacLeod: Asi romanında karşımıza çıkan toy delikanlıyı artık yetişkin bir savaşçı olarak görüyoruz. Buradaki 'yetişkin' gerçek anlamda kullanıldı :D Demek istediğim karşımızda yine çelikten kaslarla örülü, devasa irilikte, yakışıklı mı yakışıklı bir İskoç cengaveri var. Klanı ve ülkesinin geleceği için çok gizli bir görevde iken zor durumda kalan Meg MacKinnon adlı meraklı melahat, gerizekalıdan hallice kızı kurtarınca, hem klanın hemde ülkenin geleceği sallantıya girer :D euheuhe

Meg MacKinnon: Babasının uzun süren rahatsızlığında klanın yönetimini saman altında yürüten kendince akıllı bir kızcağız :D Gerizekalı -gerçekten- abisinin klanın başına geçmesi için onunla evlenecek güçlü kuvvetli bir damada ihtiyacı var. Bu yüzden damat avlamak için kralın sarayına yolculuğa gidiyor. Yolda düştükleri tuzaktan onları kurtaran Alex'ten ilk görüşte etkilenen Meg, sarayda onunla karşılaşınca vatan millet banane, ben herşeyi öğrenmeliyim kılıklarıyla biricik Alex'imize hayatı dar ediyor euheuhe (sanki taraflı bir anlatım oldu bu :D )

Şimdi gelelim benim kitabı neden ve niçin sevmediğime. Öncelikle kitap şahane ve güzel başlıyor. Heyecanla ilk 20-30 sayfayı nasıl olduğunu anlamadan okuyorsunuz. Ancak zaten asıl meselede oradan sonra başlıyor. Yazarın ilk kitabında ana karakterler arasında yarattığı mükemmel kimya ve duygusallığı, ister istemez bu kitapta da arıyor okuyucu. 

Kitap İskoçya arazilerinde başlıyor, geri kalan %80'lik bölüm ise kralın sarayında baş kahramanımız Alex'in, meraklı melahat kılıklı Meg'den sırlarını saklamaya çalışmasını seyretmekle geçiyor. Karakterler arasındaki kimya, diyaloglar ve iletişim hoşuma gitmedi. Biraz zorlama olması ve kitaba dönemin siyasi olayların da dahil olması okuyucuyu sıkıyor açıkçası. 

Benim seri kitaplarda en sevdiğim özellik, diğer karakterlerin romanlarda ziyaretlerde bulunması. Asi romanımızın kahramanları Isabel ve Rory, Maskesiz romanına belki birkaç satırla misafir oluyorlar. İnsan biraz daha görmeyi en azından diyaloglarla katılmalarını bekliyor. 

Kitap çok kötüydü diyemem. Ama ben Asi romanını çok severek ve beğenerek okuduktan hemen sonra Maskesiz'e başlayınca, biraz hayal kırıklığı yaşadım doğrusu. Ama yine de kitap için ortalama üstü diyebilirim. Özellikle yazarın kitap sonlarında bahsettiği 'gerçekliğe' dayanan karakter açıklamaları çok güzel. Yazar Monica McCarty yaptığı araştırmalara dayanarak o tarihte yaşamış gerçek klanlar ve gerçek insanların soy ağaçlarına, dönem olaylarını güzel bir hikaye, kurgu oluşturar romanlaştırıyor. Çok beğendiğim ve çok hoşuma giden güzel bir detay.

Puan: 10/7



MacLeods of Skye Üçlemesi:

1- Asi 

Keyifli okumalar.. 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...