28 Ağustos 2012 Salı

BİG ~ Farklı Bir Bakış Açısı

Tamam tamam itiraf ediyorum. Gong Yoo fanı olduğunu iddia eden biri olarak diziyi 8.bölümde bıraktım. Kendimi büyük boşlukta hissetmedikçe yada Gong krizim tutmadıkça da izlemeyi düşünmüyorum. Ama bu demek değildir ki dizide olan bitenden haberdar değilim. Sonuna kadar herşeyi biliyorum ama izlemek isteğimi çoktan kaybettim :(

Ama bazı fanlar var ki diziyi izlerken saniye saniye inceliyorlar. Bende facebookta Angelie unni'nin dikkatli gözlerinden kaçmayan bu kareleri görünce hemen kaydetmiştim. Sizde görünce ne demek istediğimi anlayacaksınız. Angelie kim diyen varsa aramızda; Angelie global alanda Gong Yoo fanı olan herkesin bir şekilde karşısına çıkan bir isim.

Gong Yoo'nun hayranı olan herkes Biscuit Teacher and Star Candy aka Hello My Teacher dizisini izlemiştir. Peki siz BİG'in çekimlerinde  Hello My Teacher  dizisindeki mekanların kullanıldığını biliyor muydunuz?

Hello My Teacher'da karakterimiz Park Tae In'in okuduğu okulla BİG dizisinde öğretmenimiz Gil Da Ran'ın öğretmenlik yaptığı okul aynı.


Hello My Teacher, Dogani ve BİG'de kullanılan ortak mekan. 


Gong Yoo her iki dizisinde de öğretmenlerini motorunun arkasına aldığı gibi kaçıyor hehehe   Hello My Teacher dizisinde öğretmeni Na Bo Ri ve BİG dizisinde öğretmeni Gil Da Ran'ı motoruyla göl kenarında yeşillik bir alana götürüyor.


Hello My Teacher dizisinde Park Tae In'in babasının bir hastanesi vardı. Bu yüzden Park Tae In hasta çocuklarla ilgileniyordu. BİG dizimizde de bedenimizin sahibi Seo Yoon Jae'de çocuklarla ilgilenen bir doktor. İki diziden de ortak bir kare :)


Hello My Teacher dizisinde Pak Tae In'in öğretmeni Na Bo Ri'yi takip ettiği sahneler meşhurdur. BİG dizisinde de Kang Kyung Joon öğretmeni Gil Da Ran'ı takip ediyor. Gong Yoo hiç zorlanmamış olmalı :D


Ve son olarak Gong Yoo 2003 yılında oynadığı 20 Years dizinde BİG dizisinde spor hocası olarak gördüğümüz oyuncu ile beraber rol almış. 


Umarım bu güzel detaylar hoşunuza gitmiştir. Tamam Kore küçük bir ülke ama tesadüfün bu kadarı da diyor insan :) Fanların gözünden hiç bir şey kaçmıyor anacım :D 

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Gaya Restaurant VS Seoul Restaurant

Şöyle doğru dürüst ramen yemeyeli o kadar uzun zaman oldu ki anlatamam. Sanırım 1 yıl kadar oldu. Bu süre zarfında ramen krizlerimi böyle ve saolsun Seul Me nın hediyesi ramenlerle giderdim. Sonra Türkiye'de Leader ramen sıkıntısı baş gösterdi. Müdavimi olduğumuz Seoul Restaurant'a geçici olarak gelen ramen markası da domuz katkılı olduğundan epey uzun bir süre krizler içinde kaldım resmen :D 

Neyse ki Temmuz ayı ortalarında bu sorun çözüldü. Leader ramen Türkiye pazarına tekrar girmiş diye duydum. Zaten bunu Migroslardaki reyonlarda da görebiliyoruz. Ne diyorduk 'ramen krizi'mden bahsediyorduk. O zaman bu zaman derken, araya da ramazan girince ancak bugün kısmet oldu muradıma ermek :)

Gaya Restaurant'a daha önce 2 kez Kore Severler Topluluğunun düzenlediği etkinlik için gitmiştim. Gidip yemek yemek ve Gaya'yı restaurant halinde görmek kısmet olmadı bir türlü. Bir de eskiden Gaya'da ramen satılmıyordu. Ama Kore'ye olan ilginin artması, üst tabaka kesime hizmet veren Gaya'nın menüsüne 'Cumartesi Atıştırmalıkları' başlığı altında ramenin eklenmesini sağladı. 

Gaya Restaurant Taksim'de, meydana yürüme mesafesiyle 5 dakika uzaklıkta. Menüleri tamamen kore yemekleri üzerine. Dolayısıyla Türkiye'de yaşayan iş adamları ve şirket yemekleri için tercih edilen elit yerlerden birisi. Seoul Restaurant'ta da kore yemekleri mevcut ama menülerinde çin yemeklerini de bulmak mümkün. Zaten mekan olarak Seoul Gaya'dan 3 kat daha büyük bir mekan. Fiyat olarak kıyaslarsak genel olarak yakın rakamlar söz konusu. Ama Seoul daha çok turist kafilelerinin tercih ettiği bir mekan. Zaten mekanda yer alan uzun uzun masalar görür görmez insanda bu fikir oluşuyor. 

Fotoğrafların kalitesi için üzgünüm. Telefonumla çekmek zorunda kaldım :(



Sanki bir yerde harf eksiği mi var :D Gaya'nın menüsü çok şık ve göz alıcı. İnsanı kendini iyi hissettiriyor. Güzel koreyi temsil eden nakışlar var üzerinde :)



Kore yemekleri deyince aklımıza en başta tabii ki ramen geliyor. Ama bibimbap, kimbap ve dokbokki de en bilinen diğer yemeklerdir. Seoul'de ramen ve bibimbap var ama diğer ikisi en bilinen çeşitler olmasına rağmen satışı yok. Gaya'da kimbap ve dokbokki satıldığını bugün öğrendim. Menüden hayal için çektiğim fotolar ;) 

Bu sayfa normal menü sayfası. Bu sayfada dokbokki nin fiyatını 45 tl olarak görüyorsunuz. Fiyat bana çok yüksek geldi yaa O.o



Aşağıdaki iki sayfa da  'Cumartesi Atıştırmalıkları' menüsü. Fiyatlar gayet uygun görünüyor. Bu sayfada dokbokki nin fiyatını 18 tl olarak göreceksiniz. Sanırım porsiyon farkı vardır. Yada ne biliyim ya vardır elbet aradaki uçurumun bir sebebi :S




Yukarıda da demiştim Gaya müşterilerine daha üst hizmet sunuyor Seoul'e göre. Tek kattan oluşan restaurantta masalar arasına geleneksel paravanlar koyularak bölümlere ayrılmış. Ben çok beğendim. Fotoğrafını çekmedim ama Gaya'da giriş kısmında sizi kocaman Kore küpleri ve Kore motifleri sizi daha kapıda etkiliyor :) Ve Gaya'nın çok büyük bir artısı mevcut. Seoul'de sizi kapıda girer girmez karşılayan o tuhaf koku Gaya'da yok!!


Rameni kıyaslamaya gelirsek eğer; ben rameni acılı severim. Ağlaya ağlaya yerim :D Gaya'nın rameni Seoul'e kıyasla bir gıdım daha acıydı. Ve Gaya'nın siparişinizin yanında getirdiği çeşitli garnitürler Seoul'ün yanında zayıf kaldı. Mesela kimchi yoktu!! En önemli şey bence. Mevsimsel olabilir diyeceğim sanırım. Çünkü bu sorunla Seoul'de de birkaç kez karşılaşmıştım. Gaya'da Seoul'den farklı olarak meze olarak mısırlı şekerli bir meze daha vardı. Sadece tadına baktım. Diğer mezelerin lezzet olarak bir farkını göremedim.





Sıcak ve acı birleşince hayatım resmen 'kulaklarımın' önünden geçti. Size olur mu bilmem ama ne zaman acı yesem hep burnum akar benim. Burnumu sile sile, yana yana yedim valla. Çok sevdim çok beğendim. Gördüğüm kadarıyla da koreye ilgisi olanlar da kore yemeklerini tatmaya çalışıyor. Ben gittiğimde mekanda 6 kişi vardı. Sonra dan 2 kişi daha geldi. Hepsi de bizden yani koreye yada yemeklerine ilgi duyanlardı :D Ön masamda 4 bayan oturuyordu. Sojuya kadar epey çeşit sipariş ettiler. Umarım yiyebilmişlerdir. Çünkü bayağı bir karışık şeyler istediler. Ben çıkarken de takım elbiseleriyle koreli iş adamları geldi mekana. Birbirlerine kart vermeler, selamlamalar, 'pangasimida' (memnun oldum demek hatırladığım kadarıyla) demeler falan. Bir an korede sandım kendimi. Mutlu oldum ^^

Eğer siz de bu lezzetleri tatmak, en azından gidip görmek istiyorsanız Gaya misafirlerine oldukça hoş görülü davranıyor. Kendilerine çok hoş bir de internet sitesi yapmışlar. http://www.korerestauranti.com/ Güzel ve detaylı bir site. Gitmeden önce göz atmanızı tavsiye ederim ;)

Ama ben bir de Seoul Restauranta gideyim kendi gözlerimle göreyim, tecrübe edeyim derseniz; restaurantın facebook sayfası mevcut ve sorulara cevap veriyorlar genelde Seoul Restaurant Facebook ve tabii internet siteleri de mevcut http://www.seoulrestaurant.org/

Her iki restaurantın da iletişim bilgileri internet sitelerinde mevcut. Ve gidip tatmak isteyenlere son bir söz. Beğenmek tamamen damak zevkine göre değişiyor. En azından dünya gözüyle bir kere gidip deneyin bence :D Ben ramenimi yiyip gün batımında evime doğru yol aldım. Aşağıdaki fotoğrafı da o zaman çektim. Herkese bol lezzetli günler diliyorum.

Sevgiler ♥



11 Ağustos 2012 Cumartesi

Bad Couple ~ Elde Etmenin 1001 Yolu




Diziyi uzuun çook uzun zaman önce izlemiştim. Hatta bir kez de annemle beraber izlemişliğimiz var. Diziyi kore dizileri daha Türkiye'de fırtınalar gibi esmeden önce izlemiştim. İlk çevrilen dizilerden birisiydi sanırım. 

2007 yılında SBS kanalında 16 bölüm olarak yayınlanan dizi ayrıca Defective Couple ismiyle de biliniyor. Konusu ise biraz ilgi çekici denilebilir. Bol yan karakter ve komedi-dram unsurlarını bolca içeren diziyi ben izlerken çok sevdim. Hatta ağladığım ilk kore dizisi olarak gözümde yeri bir başladır :)




Baş rollerinde 'My Princess' dizisinde izleyip dilimize 'kösiinnniiimm' olarak takılan Ryu Soo-Young ne tesadüftür ki Bad Couple dizisinde de botanik profesörü Choi Gi Chan olarak karşımıza çıkıyor. Bayan baş rol oyuncumuz ise Shin Eun Gyung dizide bir dergi editörü olan Kim Dang Ja rolünü canlandırıyor. 

Konusu dedim yazmamışım :D O zaman hem karakterleri anlatalım hem de dizinin konusundan bahsedelim.




Kim Dang Ja (Shin Eun Gyung)= Bir dergide moda magazin editörü olarak çalışan Dang Ja yakın arkadaşlarının sahip oldukları çocukları gördükçe içten içe çocuk sahibi olmak istemektedir. Ama geçmişte yaşadıkları yüzünden kesinlikle evlenmek istemeyen Dang Ja hem ilerleyen yaşını hem de evlenmeden çocuk sahibi olma düşüncesini baz alarak bir karar alıyor. Kore'de yaşayan 'Mükemmel Genlere' sahip bir erkekten çocuk sahibi olmak. Sperm bankasından öylesine seçilmiş bir bebek değil istediği. Hem mükemmel genlere sahip olmalı hem de geleneksel yöntemlerle olmalı :D Tam bu düşünceler içerisindeyken televizyonda gördüğü (gazetede olabilir) bir haberde Kore'nin en mükemmel genlerine sahip adamın haberi yapılır :D




Choi Gi Chan (Ryu Soo-Young)= Tam bir meslek adamı olan botanik profesörü Gi Chan ailesi tarafından tam bir 'eski kafa' diyeceğimiz tabirle yetiştirilmiştir. Zeki, yakışıklı ve varlıklı profesörümüzün gözü tam anlamıyla mesleğinden başka birşey görmez. Ancak hayatı televizyonda yayınlanan ve mükemmel genlerini öven bir haberden sonra tam anlamıyla değişir. Ama ne değişmek. Gi Chan'ın hem zekası, hem kararlılığı, hem iradesi ve özellikle de cinsel iradesi çok çok zor sınavlardan geçecektir. Gi Chan 'evlenmeden olmaz' düşüncesinde bir insan olduğundan Dang Ja'nın kararlılığına karşı koyabilecek midir acaba??




İşte size hem karakterleri hem de konusunu anlattım. Dizi özellikle ilk beş bölüm gayet güzel ve accayip komik bir şekilde ilerliyor. Hele Dang Ja'nın Gi Chan'ı baştan çıkarma çabaları. Offf ki ne offf... Neler yapmıyor ki seksi kıyafetler giyerek adamı cezbetmeye çalışıyor, hasta numaraları yapıyor, adamın içeceklerine-yiyeceklerine 'performans' arttırıcı ilaçlar katıyor, adamı bir adaya hapsediyor :D Neler neler daha amacına ulaşıyor mu cevabı dizide ama özellikle baştan çıkartma sahneleri beni çok eğlendirdi :D




Dizide bir de yan karakterler mevcut. Yukarıda afişte görünen iki çift ve onların ilişki yumağı mevcut. Şimdi aşağıdaki çiftimizin erkek olanı Dang Ja ile aynı dergide fotoğrafçı olarak çalışıyor. Karısı ise Dang Ja'nın yakın arkadaşı ama yüzsüzlükte sınır tanımayan bir insan. Ama en sevdiğim özelliği dopra dopra konuşması oldu. Ama bu çiftimizin bir de kızları var ki dünyalar tatlısı. Diziyi izlerken siz de ister istemez; benim de karşımda böyle şeker bir bıcırık olsa bende elimden geleni yapardım diyorsunuz :D



Diğer çiftimiz de aşağıda gördüğünüz üçlüden oluşuyor. Bayan karakter (oturan) en başlarda nefretlik iğrençlik örneği olarak dolaşıyor ortalıkta. Mükemmel bir erkekle evli, eşi doktor ve bir de erkek çocuğu var. Güzel ve mutlu beraberliği var. Ama hayat aslında onun düşündüğü gibi değil. Kocası onu aynı hastanede çalıştığı bayan doktorla uzun zamandır aldatıyor aslında. Ha ortaya çıkmıyor mu çıkıyor tabii ki. İşte o andan sonra bayan karakterimiz kozasından çıkıp adeta dişi bir aslana dönüşüyor. 



Dizi böyle güllük gülistanlık devam etmiyor tabii ki geçmişten gelen bir kadın, verilmiş bir söz, geleneklerine sıkı sıkı bağlı bir aile ve ciddi çok ciddi sağlık sorunları. Çok detaya girip diziyi izlemek isteyenlerin hevesini kaçırmak istemiyorum ama diziyi izlerken hem çok eğlendim, kimi zaman sinirlendim, bazen gıcık oldum ve bazı sahnelerde göz yaşlarıma boğazımdaki yumruya yenildim. Beni ağlatan ilk kore dizim olması açısından gözümde yeri ayrıdır. Çok büyük beklentiye girmeden izlenilebilecek bir dizi bence. En azından verilen şansı boşa harcamıyor. Tavsiye eder miyim: can sıkıntısı çekiyorsanız ve eğer biraz acıklı bir şeylerse aradığınız izleyin derim.



Olmadı diziyi izleyince baştan çıkarma, erkeği elde etme yolunda yapılacak çılgın şeyler konusunda fikir sahibi olabilirsiniz :D Aşkta ve kumarda her yol mübahtır unutmayın!!

Online izlemek için: LİNK
İndirmek için: LİNK

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Puff Puff Pancake Tarifi

Aslında herşey dün gece tumblr da vakit geçirirken yemek bloglarını gezerken gerçekleşti. Ramen fotoğraflarına bakarken birden kendimi pancake fotolarına bakar buldum :) Ve o fotolardan aşağıdaki iki kare beni benden aldı. Tüm gece rüyamda pancake yapıp durdum -ki nasıl yapılacağını bilmiyordum :D



Yukarıdaki fotoları görüpte can istemez mi? Öldüm desem yeridir. Hemen şöyle puff puff kabarık kabarık bir pancake tarifi arayışına giriştim. İnternette malzemeler ortak olsa da yapılışı farklı onlarca tarif mevcut. O mu bu mu derken bu blogda Jamie Oliver'ın pancake tarifinin paylaşıldığını gördüm. Aklıma yatan en güzel tarif oradaki oldu açıkçası ve bende bugün uygulamaya geçirdim. (Lezize'nin blogundan aynen alıntılıyorum)

Jamie Oliver Pancake Tarifi 

Malzemeler: (2 Kişilik)

* 3 Yumurta
* 115 gr un (Bir su bardağı+1 parmak fazlasına denk geliyor)
* 1 tepeleme tatlı kaşığı kabartma tozu (ben 1 paket kullandım puff puff olsun diye)
* 140 ml süt (1 çay bardağına denk geliyor)
* Bir fiske tuz
* 2 tatlı kaşığı şeker (çok tatlı seviyorsanız arzuya göre fazla koyabilirsiniz)

Yapılışı:

* Yumurtaların sarısını ve akını titizlikle ayrı kaplara ayırıyoruz. Dikkat edilecek nokta kullandığınız kapların kuru olması ve yumurta aklarına sarının karışmaması.

* Yumurta sarılarının olduğu kaba şekeri ilave edip 2 dk mikserle çırpıyoruz. Daha sonra sütü ekleyin. Unu ve kabartma tozunu eleyerek karışıma ilave edip pürüzsüz bir karışım elde edinceye kadar mikserle çırpın (yaklaşık 1 dk)

* Yumurta aklarının olduğu kaba bir fiske tuz atın ve kuru temiz bir çırma teliyle yada mikserle çırpmaya başlayın. Yumurta akları 2-3 dk içinde köpürüp katılaşmaya başlayacaktır. Çırpma telini batırıp çıkardığınızda tepecik oluşuyorsa kıvamı olmuştur. Çırpmayı bırakın ve bıraktıktan sonra tekrar karıştırmayın.

* Yumurta aklarını unlu karışıma dikkatli bir şekilde ilave edin. Geniş bir spatula yardımıyla fazla karıştırmamaya dikkat ederek yavaşça karıştırın. Mümkün olduğunca geniş hareketlerle karıştırın. Çünkü yumurta akları krem şantinin aksine sönüp tekrar akışkan haline geri döner. Bu yüzden yavaş hareketlerle yapmak önemli.

* Teflon tavaya çok az sıvı yağ dökün. Ben burada fırın yağlarken kullandığımız fırçayı kullandım. Fırçayla teflonu hafifçe yağladım. Ocağın altını açın ve 1 dk tavanın iyice ısınmasını bekleyin. Ocağın altını kısıp ve küçük boy kepçe ile karışımdan alarak tavaya 1-2 cm kalınlığında koyun. Kepçenin alt kısmıyla üst tarafını düzleştirin. Karışım tavaya koyar koymaz kabarmaya başlayacaktır. Tavanız çok kızgınsa altı hemen kızarabilir dikkatli olun. Geniş spatula yardımıyla üst tarafları gözenek gözenek olduğunda ve kenarları kızarmaya başlayınca ters çevirin.

* Eğer ilave etmek istediğiniz bir şey varsa mesela çikolata parçaları yada muz gibi meyve parçaları çevirmeden önce üst kısma koyup çevirin.

Bu tarifi uygulayarak puff puff kabarık kabarık çok leziz pancakeler yaptım bugün. Tadı ve lezzeti çok güzeldi. Ben pancekin üstüne pekmez dökmeyi tercih ettim. Ama arzu ederseniz bal, marmelat yada nutella pancake için değişik tatlar olacaktır. 





Fotoğraf makinam arızalanınca cep telefonumdan çektim fotoları. Görüntü kaliteli değil ama mesaja hizmet ediyor bence :D Uygulaması kolay ve basit bir tarif. Arkadaş buluşmalarında, misafirlere ikrama ve kahvaltılara inanılmaz yakışıyor. Tavsiye ederim :)

17 Temmuz 2012 Salı

'Kendini Anlat Mimi' Vol.??



Bir önceki yazımda da dediğim gibi yaz sıcağı bloglara vursa da mimlerin hızını kesmede yeterli değil bence :) Karşımızda bir 'Kendini Anlat' mimi var. Hiç sevmem hehehe Sevgili OhYoonJoo beni sevgiyle mimledi ve bana da yazmak düştü. Mim sorular ve cevaplardan oluşuyor. Bakalım ilginç cevaplar bulacak mısınız?

♥ Çaresi bulunmayan bir hastalığa yakalandınız ve bunun sonucunda yaklaşık 1 yıllık ömrünüzün kaldığını öğrendiniz. Kalan 1 yılınızda ne yapardınız?

Bu soruyu hiç sevmedim. Üzücü şeyleri hiç sevmiyorum. Ama madem soru bu cevaplayayım. Önce yapmak istediğim sehayatleri yapar son üç ayımı da ailemle beraber geçirirdim sanırım. Şu an hayatımda 'aşk' adına birşey olmadığı için acıklı vedalar yok bende :)


♥ Fobileriniz, takıntılarınız var mı, varsa nelerdir?

Takıntı mı? Hmm düzen takıntım vardır. Düzenli ve sistemli olmayan şeyler sinirimi asabımı bozar. Korktuğum şeyler; biraz yükseklik korkum var ama uçağa binerken hiç korkmadım :D Onun dışında öyle 'ölürrüüümmm' diyeceğim bir fobim yok :)


♥ Bir sabah kalktınız ve dünya da hiçbir insanın kalmadığını öğrendiniz. Ne yapardınız?

Vaoooww Cidden böyle bir şey olsa öncelikle kaybettiklerim için üzülür ve uzun süre ağlardım sanırım. Sonra mı?? Eheuhue ver elini DÜNYA =) Ölene kadar günümü gün ederdim sanırım.

♥ Dünyayı dolaşmak isteseydiniz, ilk hangi ülkeden başlardınız? Ve neden?

Bu soru bana şimdi sorulduğu için cevabım Güney Kore olur sanırım. Çünkü gidip görmeyi ve gezmeyi çok istiyorum. Neden mi? Hmm aslında özel bir sebebi yok sadece 'gitmeliyim' dediğim yerler başında ilk sırada. Bir de Gong Yoo Kore'de euheuheuhe

♥ İtiraf edin, prens /prensese dönüşür tesellisiyle, kaç kurbağayı öptünüz?

Valla itiraf ediyorum karşıma o umudu aşılayacak kazma pardon 'kurbağa' çıkmadı hiç. O yüzden tecrübem sıfır. Ama derseniz öper misin? Hani nerede o kurbağa getirin hemen :D


♥ En son yaşadığınız küçük düşürücü, unutamadığınız bir olay?

Oww valla benim böyle olaylarım vardır birkaç tane :D Ama aklıma geldikçe güldüğüm var bir tane. Eski iş yerimde patronun ofisi baştan aşağı dekore edilmişti. O aşamalarda görme imkanımız olmamıştı. Çalışmalar bitince ben de sekretere patronun odasını kast ederek 'İçeride kimse var mı?' dedim. Sekreterde patronun yalnız olup olmadığını sorduğumu zannederek 'Yoook' dedi. Eheeemmm utandırıcı kısım başlıyor. Tabii ben odanın boş olduğunu sanarak gayet laubali odanın kapısını ardına kadar açıp içeri girdim 'Vaayy vayyy vayyy şahane olm........................' Patronla göz göze gelinir ve ışık hızı olay mahalinden uzaklaşılır. Sanırım o anda patrona bişiler geveledim ama hatırlamıyorum tam olarak. Kaçma planı yapmakla meşguldüm euheuheuhe 


♥ Asla yanınızdan ayırmadığınız 3 şey?

Cüzdanım, cep telefonum ve mp3 çalarım. Her daim yanımdadır. Makyaj malzemesi bilem yoktur çantamda :D


♥ Hayatınızın bir kitap/film olmasını isteseydiniz, hangi kitap/film olurdunuz?

Kitap olması gerekiyorsa illa hala en sevdiğim kitap sıralamasında ilk sırada yer alan Judith McNaught'un Düşler Krallığı romanı olmasını isterdim. Film olacaksa eğer hmm bu zor bir soru ama aşk olsun macera olsun dolu dolu olsun isterim. O zaman The Mummy 1 ve 2 filmleri şahane olur bence :D


♥ En yakın arkadaşınızın bir uzaylı olduğunu ve sizi ilk denek olarak, kendi gezegenine götüreceğini öğrendiğinizde ne yapardınız?

Şimdi burada en yakın arkadaş mevkisine sahip şahsı muhterem LaFea oluyor. Kendisi eğer bir uzaylıysa ve beni çirkin emellerine alet etme planları yapıyorsa direkt NASA'ya şikayet eder sonra ShowTV ye haber ederdim. Gerisini onlar halleder zaten :D 

♥ İsviçre’li bilim adamları görünmezlik hapını buldu ve siz bu hapı deneyen ilk kişisiniz. Hapı kullandıktan sonra ilk yapacağınız şey nedir? 


Cidden sadece denemek için 1 tanecik hap mı verecekler yoksa sürekli bu haktan yararlanabilecek miyim? Eğer bir kerelik bir haksa zengin olacağım bir yol seçerdim. Eğer sürekliyse ALLAH derim :D

Evet geldik bir 'Kendini Anlat' miminin sonuna. İlk soru haricinde diğer sorular orjinal ve güzeldi. Ve bu mimi bu hafta sahalara yani hem aramıza hem de bloguna dönüş yapan Pudra Tozu'na gönderiyorum. Yazmak istediğin çok şey olduğunu biliyorum ama bu mimi sana göndermek istedim :) Öptüm ve kaçtım ♥

13 Temmuz 2012 Cuma

'BEN' Merkezin Zirveleri...



Bloglarda dolaşan övgüye, iltifata ve çoğu zamanda gerçeklere dayanan 'Beni Bana Anlat' mimi dolaşıyor. Bir süredir sessiz ve derinden mimi takip ediyor ve bana gelmemesi için dua ediyordum :D

Ancaaak bir süredir blogumu ihmal ettiğimden ve mimlerde hız kazanmışken arayı uzatmadan yazmak gerek diye düşündüm :) Şimdi bu mim bana narsistprenses tarafından postalandı :D Aklıma ilk gelen ne oldu biliyor musun 'Mim Canavarı' hehe Ama bana hak vereceksin dimi :) Ne çok mim yazmışsın son zamanlarda :D Ama tabii ki benim diyeceğim içtenliğini ve 'ben' merkezini satırlara aktarmada çok başarılı bir blogger. Eee peki tek satırda anlatılacaktı bu övgü, o zaman 'içten benmerkezci' hehe (benmerkez burada narsistliğe göndermedir yanlış anlaşılmasın sakın)

Şimdi mimin görevini yerine getirdiğime göre şimdi bu mimi paslamakta. Zaten çoğu bloggerada gönderilmiş olması lazım. Ama yine de raconuna uyalım ve bu mimi winpohu ya gönderelim :) 

*Mimin kuralı mimi gönderen kişiyi 'tek kelimeyle' övmek ve bir başkasına postalamak ;)

24 Haziran 2012 Pazar

Queen In Hyun’s Man

2012 yılına zamanda yolculuk, beden değiştirme konusunu içeren diziler damgasını vuracak gibi görünüyor. Queen Inhyun’s Man diziside zamanda yolculuk temasıyla karşımıza çıkan ama bizi beklentilerimizin üzerinde de başarıyla baş başa bırakan bir dizi. Dediğim gibi bu furyaya yani zamanda yolculuk furyasına rastlamasa başarı ve popülerlik elde etme şansı yüksek bir dizi. 

Başrol oyuncuları olsun yan karakterleri olsun birbirinden başarılı. Dizide uyumlu kimyaları olan kişiler seçilmesi, zaman-mekan uyumuna, senaryo boşluklarının şahane bir dehayla tamamlanmasına dikkat edilmesi diziyi diğerlerinin adım adım önünde yer almasını sağlıyor. 

Dizi bol bol romantizm, yerinde+dozunda kullanılmış komedi unsurları ve olmazsa olmazı dram sahneleriyle seyirciyi can evinden yakalayıp final sahnesine kadar bırakmıyor. Sizde ekranınızın karşısında 300 yıl arasında mekik okurken buluyorsunuz kendinizi. 

Dizinin esas kadını Choi Hee Jin karakterini canlandıran Yoo In Na ve esas adamımız Kim Boong Do karakterini canlandıran Ji Hyun Woo gerçekten çok başarılılar. Romantizm sahneleri olsun dram sahneleri olsun rollerini başarıyla yerine getiriyorlar bence. 

Eee o kadar bahsettik dizimizin detaylarından da bahsedelim.



Dizinin Konusu:

Kim Boong Do, başbakan Jang Hee Bin'in entrikalarıyla mevkisini kaybeden Kraliçe In Hyun'un haklarını geri almasını savunan bir alimdir. Eline geçen gizemli bir tılsım sayesinde zamanda 300 yıl ileri giderek günümüz Seul'e gelir. Orada bir TV dizisinde Kraliçe In Hyun rolüyle kariyerinde çıkış yaşamayı uman Choi Hee Jin ile tanışır.




Choi Hee Jin (Yoo In Na): Zamanında Kore'de güzellik yarışmasında derece almış oyunculuk kariyerinde çıkış yapma umudu taşıyan Hee Jin kariyerine oyunculukla devam etmeye karar veriyor. Tarihi bir dizinin oyuncu seçmelerine  Kraliçe In Hyun rolünü oynamak için katılıyor. Aklına geleni söyleyen, önce harekete geçip sonra düşünmeyi tercih eden Hee Jin dizi çekimlerinin yapıldığı gün sarayda 300 yıl öncesinden Seoul'e gelen Kim Boong Do ile karşılaşıyor. Sonra mı ne oluyor? Dedim ya Hee Jin önce harekete geçiyor sonra düşünüyor :D













Kim Boong Do (Ji Hyun Woo): Başbakan Jang Hee Bin'in kraliçeyi yok etme planlarına engel olmaya çalışan saray bilgini Kim Boong Do onu koruması için yapılmış bir tılsım alır. Göğsünün üzerine koyduğu tılsım uğradığı bir saldırı sırasında onu 300 yıl sonrasının Seoul'une götürür. Birden bire bomboş bir sarayda ortaya çıkan Boong Do tuhaf kıyafetler içinde hemde Kraliçe In Hyun olduğunu söyleyen bir kadınla karşılaşır. Sonra mı? =) 






Karakterler hakkında birşeyler daha yazmak istedim ama spoiler vermeden çok zor yaa :) Bu kadarı yeterli hehe Dizinin yan karakterleri bir harika zaten. Hee Jin'in oynadığı dizide başrolde rol alan dizinin yan jönü Han Dong Min çok eğlenceli :) Hele hele Hee Jin'in menajeri var ki akıllara zarar. Kim Boong Do'yu bir sorguya çekişi var ki :D Beni gülmekten öldürdü :D




Dizide senaryo o kadar şahane oluşturulmuş ki beğenmeden yapamıyorsunuz. Tüm konuları birbirine itinayla bağlamışlar. Bu itinalı yaklaşım güzel bir finali de beraberinde getiriyor. Hele hele bir sahne var ki ne desem az gelir;



Yukarıdaki sahne nedir hangi bölüme aittir tek kelime dahi yazmayacağım. Tek diyeceğim izlediğim en güzel sahnelerden birisiydi. Dediğim gibi güzel bir senaryo, başarılı oyuncuların da etkisiyle izlenesi tavsiye edilesi bir dizi ortaya çıkıyor. 

Gördüğüm kadarıyla diziyi pek fazla izleyen yok. Ama hikaru izlemiş ve de şu yazısında tavsiye etmiş. Ben de hikaru'ya katılıyorum. Zira ben bu diziye hikaru'nun şu aşağıda gördüğünüz twitlerinden etkilenerek izleme kararı almıştım. (evet zaman akışında geriye gidip baktım hehe ) Saol hikaru spoilersiz dizi twitlerini dikkatle takip ediyorum ;)



Ne diyordum? İzleyin izletin. İçinizi sıcacık yapan güzel bir dizi. Ben çok beğendim :) Dizinin OST si ayrıca çok güzel. Mutlaka dinleyin ;)

Online izlemek için: LİNK
İndirmek için: LİNK



Dizinin sinema perdesinde sona eren sahneden sonra alternatif bir sonu daha varmış :D Ki ben bu sonu daha çok sevdim hihihi Bende geçen ay öğrenip izlemiştim. Buyrun sizde izleyin bana hak vereceksiniz ;)

18 Haziran 2012 Pazartesi

Seul Me'den Hediye Var =)



Kore'de eşiyle birlikte yeni bir hayata başlangıç yapan sevgili arkadaşım Seul Me bana bir paket gönderdi. Bir süre postayla göndereceğim diye düşünse de mayıs ayında annesinin Kore'ye gidecek olması sebebiyle paketi annesinin boşalan bavuluyla göndermeyi tercih ettik. Hem posta ücretinden de tasarruf etmiş oldu. 

Bahar'ın annesi Kore'den döneli bir süre oldu ama ben bir fırsat yaratıp bir türlü gidemedim. Halbuki sonradan öğrendim ki gerçekten çok yakın oturuyormuşuz :) Hafta sonu güzel bir ziyarette bulundum Bahar'ın ailesine. Çok cana yakın çok sevecen insanlar. Annesine sordum kore nasıl diye? Cevapları güzeldi. Koreliler soğuk dedi :D Ama sokaklar caddeler her yer tertemizmiş =) O kadar çok şey anlattı ki aklıma gelmiyor hiçbiri şimdi. 

Bahar'cım gönderdiğin harika şeyler için çok çok teşekkür ederim. Kozmetikleri nerelerde nasıl kullanacağımı yazarsan eğer mutlaka hepsini kullanacağım =) 

Eee hediye dedin nerede derseniz eğer işte geliyor bol fotoğraflı bir post ;)

Öncelikle piyasaya ramenleri sürüyorum :) Rameni ne kadar sevdiğim tüm cihan tarafından biliniyor zaten. Bahar koreden ne istersin deyince ben hemen 'ramen' dedim :) Saolsun 2 paket ramen yollamış. Soldaki paketi akşam pişirip yedik ablamla beraber. Bayıldık tadına çok güzeldi valla =) 




Bunlarda minik cüzdanlarım :) bayıldım renklerine ♥



Bunlarda çeşitli şekerlemeler sanırım. Sanırım diyorum çünkü tatlı görünüyorlar :D Sağ alttaki şekerlemeyi akşam yedim. Unlu hafif şekerli bir tadı var. İlk ağzınıza aldığınızda hafif şekerli bir tat yoğun un tadı alıyorsunuz. Yedikçe şeker tadı yoğunlaştı gibi geldi bana :)



Bunlarda telefon süslerim. Sol üstteki kore parası şeklinde, sağ üstteki ise tırnak makası. Elinde yelpaze tutan koreli bir namja var süsü olarak :D Alttaki ise yine bir telefon süsü. Çok şeker ve sevimli :D 



Gong Yoo sevdamı Bahar bile öğrendi hehe Saolsun iki tane çorap göndermiş. İkisi de birbirinden güzel. Hemde benim ayaklarıma oluyor :D Neden derseniz ben minik ayaklıyım 34 numara giyiyorum :D Tam oluyorlar ayağıma hehe



Gong Yoo dedik değil mi =) Bahar bana bir de Gong Yoo'lu bir dosya göndermiş :D İki tarafında da farklı Gong fotoğrafı var :D ♥♥



Bunlarda bayıldığım hep istediğim chopsticklerden. Kılıfı olsun desenleri olsun herbişeyine bayıldım resmen :) Kullanımı ahşap çubuklara göre zahmetli biraz ama olsun kullanması çok keyifli :)



Bahar bana bir sürü kozmetik malzemesi numuneler gönderdi. Eğer bana hangisi ne işe yarıyor ne zaman kullanılacağını yazarsan hepsini deneyip kullanacağım inşallah :D







Bunlar da yüz maskeleri. Hani dizilerde yüze yapıştırdıkları kağıt şeklinde olanlardan hehe




Şimdi gelelim fasulyenin faydalı kısmına. Şimdi yukarıda gördüklerinizin tamamı Bahar'ın kalbinin güzelliğinin eseri. Bazıları görgüsüz, yalaka ve içten pazarlıklı olduğumu düşünebilir. Umrumda değil açıkçası kimin ne düşündüğü. 

Ben Bahar ile yüz yüze hiç görüşmedim. Ama mail yoluyla, twitter aracılığıyla uzun sohbetlerimiz, konuşmalarımız oldu. Ben ona derdimi anlattım o bana derdini anlattı. Sanırım konunun özü olarak söylemek istediğim ben Bahar'ı yüz yüze görüşmeden sevdim diyebilirim. Güzel mevlamın iziyle yakın zamanda tanışma fırsatım da olacak inşallah. Allah hepimizin karşısına bizlere destek olacak insanlar çıkarsın. Kıskanç ve fesat insanları hem yüreğimizden hem kaderimizden uzak tutsun rabbim.

Ve cümlemi bağlarken kapanışa; Sevgili Bahar gönderdiğin herşey için çok çok teşekkür ederim. Basit bir teşekkürden başka birşey gelmez şimdilik elimden ama kısa zaman sonra sana bir süpriz yapmayı planlıyorum :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...