29 Aralık 2013 Pazar

Bir Doğum Günü Bir Yeni Yıl Postu ^^

Aslında bu yazıyı 20 Aralık akşamından beri yazmaya çalışıyorum. Bir yazıyorum bir siliyorum. Bir türlü istediğim kelimeler bir araya gelmiyor. Geldiğinde ise anlatmak istediklerimi yeterince ifade etmiyor gibi sanki.  O yüzden hep siliyorum hep yeniden yazıyorum. 

Aslında önemli değil içinden geldiği gibi yaz dediğinizi duyar gibiyim ama ne bileyim; içim sanki öyle boş ki sanki sadece (nokta .) koyup bir post atsam anlatmak istediklerimin tam anlamıyla ifadesi olacak. Bir hevessizlik bir duraklama dönemi gibi ama aslında değil gibi de. Yazmak istiyorum ama istediğim düşündüğüm kelimeler bir araya gelmiyor. Öyle harika bir post yazayım herkesler beğensin derdim de yok ama işte olmayınca olmuyor sanırım. 

2013 yılı benim açımdan çok çok zor geçti. Yani artık 2013 bitsin artık der olduk ailece. Tabii ki kimse mükemmel bir hayat yaşamıyor. Herkesin kendine göre derdi sıkıntısı var ama yine de dediğim gibi 2013 yılı fazlasıyla adaletsiz fazlasıyla üzücü ve fazlasıyla acı verici geçti. 


Her yıl doğum günümde istediğim ihtiyaç duyduğum istediğim şeyleri arkadaşlarıma söylerim onlar da alırlar saolsunlar :)). Hediyelerimi kendim seçiyordum diyebiliriz sanırım. Ben hediye bile olsa ihtiyaç duyulan kullanılacak bir şeyler olmasını tercih ederim. Yoksa hiç okumayacağım bir kitabın yada asla kullanmayacağım bir biblo anlamlı olsa da kullanışlı olmaktan çok uzak. Hediyeler anılar-yaşanmışlıklar barındırmalı diye düşünüyorum. Hiçbir zaman tek düze şeyleri sevmemişimdir. O yüzden sıra dışı olarak hediyelerimi hep arkadaşlarımdan ben istedim bu seneye kadar. 


Ama dediğim gibi zor geçen zamanlardan sonra hayat maalesef o eski tadı vermiyor artık. Geçen seneki doğum günümü ve yeni yılı hastanede annemle beraber kutlamıştık. Her ne kadar kendini fazla bilmese de başına taktığımız yılbaşı şapkasıyla eliyle zafer işareti yapıp kamerama poz vermişti meleğim. Hastane odasını onun için neşelendirmiş onunla kutlayacağımız son yılbaşı olabilir korkusunu içimizde tutarak annemi neşelendirmeye çalışmış onu mutlu etmiştik. Şimdi geriye dönüp baktığımda -iyi ki- lerim o kadar yerindeki. Eğer-li cümlelerim çok az. Pişmanlıklarım da öyle zira


Demek istediğim, konunun özünde anlatmak istediğim aslında bu sene ve gelecek senelerde mutluluk ve sevinç hep yarım artık benim için. Hayat tabii ki devam ediyor ve yıllar geçtikçe acım azaldıkça belki daha iyi hissedeceğim ama şu anda tam olarak yukarıda yazdığım duygu karmaşası içindeyim. Yeri geliyor gülüyorum, eğleniyorum, sinemaya gidiyorum, geziyorum... Hayat devam ediyor nihayetinde. Gönül istiyor ki yeme, içme, gülme, eğlenme, kapat kendini karanlık bir odaya yıllarca yıllarca yıllarca ağla. Ama olmuyor işte.. dediğim gibi hayat devam ediyor. 


Bu zor zamanların en iyi ilacı şahane bir abla ve mükemmel dostluklar. Şükürler olsun rabbime beni bu iki olguyu bünyesinde barındıran harika insanlarla karşılaştırdı. Zor zamanlarımda yanımda olan dırdırımı sıkıntılarımı dinleyen LaFea'ma, uzaklarda çoook uzaklarda olsa da mesajlarıyla dertlerime sıkıntılarıma ortak olan Bahar'a İzmir'den gelip hayatıma ege rüzgarlarını taşıyan Handan'a, Arwen'e, Çağla'ya, Akira'ya, Nabrut'a, Narsist'e, Hayal'e, Erva'ya, Winpohu'ya, mydestiny'e ve adını unuttuğum canım dostlara... Çok teşekkürler. Yüz yüze görüşsek de yada sanal olarak birbirimizi tanısak da destekleriniz benim için çok önemliydi.  Zor zamanlarımda yanımda olmanızı asla unutmayacağım. 

Aslında bu yazının bol neşeli ve eğlenceli olması gerekiyordu. Neşeli ve güzel şeylere bağlamak için yazıma resimlerle devam edelim en iyisi :)




LaFea o gün hiç üşenmedi taaa Kadıköy'den bize kısırlar, börekler, yaprak sarmaları ve doğum günü pastamı getirdi. Masamızı rengarenk yaptı. Ablam da kendi tarifi olan sebzeli noodle yaptı. Sohbet mi güzel di yemekler mi leziz di anlamadık valla ^^ Ama hepimiz nasıl acıktırsak bu pek de net olmayan resimleri zar zor çekebildim hihihihi



Bu kış nedense çok üşür oldum. Her telefon konuşmamızda 'üşüyorum' diye yakındığımdan LaFea bana çook güzel puff pijama takımı almış. Rengi kırmızı gibi çıkmış fotoğraflarda ama koyu pembe çok hoş bir rengi var.



Dürüstçe en sevdiğimin önünde parlak yıldız şeklinde işlemesi olan beyaz kazak olduğunu söyleyebilirim. Çingene ruhum şıkırdaklı ve parlaklı şeyleri aşırı sever ^^ Bayıldım resmen ♥ Diğer hediyem de bir muhasebeciye yakışır tarzda oldu. Yeni kalemlerim nasıl ama :))


Vee ablacığımın hediyesi ♥♥ 34 numara ayaklara sahip olmanın en büyük dezavantajı vitrinleri süsleyen caaaanım botlardan çizmelerden alamamak :((( Bizde ablamla beraber yukarıdakı bot+converse tarzı bu ayakkabıları zor zahmet bulduk. Tabii ki 34 numeroooo :D Ama bayıldım ihtiyacım olan ve istediğim bir şeydi. Aslında istediğim yağmur çizmesiydi ama numara bulamayınca bunu almaya karar verdik :D 

Hediye falan bahane en mühimi en güzeli ve en değerlisi sevildiğini bilmek, hissetmek ve yaşamak. Ben bu bakımdan kendimi en şanslı insanlardan birisi olarak görüyorum. Nice nice seneler bu dostluklar arkadaşlıklar baki kalır dilerim. Yeni yıla da iki gün kalmışken tüm sevdiklerime uzun uzzzuunnnn mutlu seneler sağlıklı yıllar dilerim. Sevdiklerinizle beraber sağlıkla huzurla yaşayın. Ve 2014 hepimize aşk, sevgi ve para getirsin. Hepimize iyi şanslar ^^




Not: Bu güzel şenlikli günü LaFea'nın kaleminden BURADA okuyabilirsiniz ;)

4 Aralık 2013 Çarşamba

Kimchi Jjigae - Kimçi Güveci

Benim kore yemeklerini ne kadar sevdiğim, ramen çeşitlerinden tutun da restoranlarına kadar denemeye çalıştığımı duymayan kalmadı sanırım :) Uzun çoook uzun zamandır hep aklımda olan ve denemek istediğim kimchi jjigae nam-ı diğer kimçi güvecini yemek nasip oldu.

27 Kasım'da canııım dostum Pudra Tozu ile görüşme planı yapmıştık. Ablam ile buluşup istikamet Taksim'e gittik. Pudra Tozu'nun gelmesini beklerken ne yesek ne yesek nidalarımıza daha önce gidip kalkmak zorunda kaldığımız kore lokantası geldi. Haydi reee ne duruyoruz diyip soluğu Taksim Kore Restaurantı'nda aldık.

Mekan benim bildiğim kadarıyla 1 veya 2 yıllık olmalı. Çok eski bir yer değil. Ama mekanın bünyesinde barındırdığı karaoke barı ve restaurantı bence gayet güzel. Fiyatları deneyip tecrübe ettiğim diğer iki kore lokantasıyla eş değer, hatta bazıları daha da uygun fiyata. O yüzden Expo sırasında yediğimiz kimbapın tadı damağımızda kalmıştı. Hem kimbap hem de kimchi jjigae yemeği tercih ettik.

Şimdi kıyaslamaya gelirsek. Mekan Seul ve Gaya Restaurant kadar lüks bir yer değil. Beklentilerinizi düşük tutun. Ama lezzeti kıyaslamaya gelirsek sanırım fazlasıyla geçer not aldığını söyleyebilirim. Masaya döşedikleri mezeler çok lezizdi. Yalnız haşlanmış! lahana yaprağının sebebini anlayamadım :D 


Kimbap için diyebileceğim tek şey MÜKEMMEL!!!!! Taze malzemelerle hazırlanmış ve çok lezzetliydi. Bayıldım resmen. Eğer yanına yemek söylememiş olsaydık ikinci bir tabağı söylerdik kesin. Kesinlikle denemelisiniz!!


Kimchi Jjigae yorumuma gelince; beklentilerimin çok üstünde leziz bir yemekti. Ben kimchiyi daha önce ramenle beraber yemiştim. Ve tadı gerçekten de hoşuma gider. Ancak bir yemek olarak denemek ilk defa kısmet oluyor. Kimchinin acı bir turşu+meze olduğunu bilmeyen yoktur eminim. Bizim yediğimiz Kimchi jjigaenin içinde; kimchi, tofu, et veya tavuk, soğan, salatalık ve hatırlamadığım bir iki sebze daha vardı. 


Masaya hala fokurdarken gelen güvecin içinde inanılmaz leziz görünüyordu. Ki tadı da öyleydi. Acı!!!! Kesinlikle acı olduğunu söyleyebilirim. Eğer acı konusunda kendinize güvenmiyorsanız kendinizi bu limandan uzak tutun :) Ama çok leziz çookk ^^ Tadı damağımda kaldı resmen. Yemeklere saldırmadan nasıl fotoğraf çekebildim hayret! şaşıyorum kendime :D 

Biz gittik, yedik ve fazlasıyla memnun kaldık. Kimchi jjigae tek kişilik fiyatı 25 TL. Biz yemeğimizi iki kişilik yaptırdık. Fiyatını sormadım maalesef :/ Ama toplam iki kişi 79 TL hesap ödeyip mekandan ayrıldık. Her zaman gidilip yenilmeyeceği için bence fiyat çok yüksek değil. Önemli olan memnun kalmaktı ve karnımızı doyurmaktı. Bu iki konuda da fazlasıyla tatmin olduk. 

Sizler için fotoğraflar çektim. Ama plansız bir yemek programı olduğundan fotoğrafları maalesef telefonumla çekmek zorunda kaldım. İdare edeceksiniz artık :)) Menünün de fotoğraflarını çektim. Gerçi internet sitelerinde detaylı menüleri var ama olsun :D







Eğer kıyaslamak isterseniz gittiğim üç mekanın da internet sitelerini incelemenizi tavsiye ederim. Fiyatlar konusunda en azıdından bir fikriniz olur. Ben öyle yaptım. Gitmeden önce fiyatlara dikkatlice bakmıştım :)




Gördüğünüz gibi fiyatları bazısında yüksek bazısında daha uygun olabiliyor. O yüzden sizde benim gibi gitmeden bir göz atın. Hatta telefonla açıp sorun fiyat değişikliği var mı diye. 

Leziz bir blog yazısının daha sonuna geldik. İstanbul'da benim bildiğim, gitmediğim üç tane kore lokantası kaldı. Biri Koca Mustafa Paşa ile Kumkapı yakınlarında, biri Cankurtaran'da ve sonuncu da Mecidiyeköy'de :) Eğer gidip görmek ve yeni tatlar keşfetmek nasip olursa burada sizlerle paylaşırım.

Sevgiler.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...