28 Şubat 2012 Salı

Halvete Girilecek Oppalar ^^

Ortada dolaşan, milletin hayallerini süsleyen yakuşuklu opplardan harem düşüncesi bana da LaFea tarafından paslandı :D Eeee madem böylesine iç açıcı, ağız sulandıran ve hayal gücünü zorlayan bir mim var karşımda yazmamak olmazdı.


1. Park Si Hoo

Kendisini The Princess Man dizisinde keşfedip haremime ekledim. Kesinlikle gözden kaçmayacak ve takibine devam edilecek bir oyuncu. 



2. Song Seung Heon


Nam-ı diğer Honey Honey kesinlikle ama kesinlikle unutulmaması gereken oppalardan birisi. Haremin olmazsa olmazı bence. Hele My Princess dizisinde cömertçe sergilediği, adeta fan servis yaptığı vücuduyla haremin gözdelerinden birisi :)



3. Alexander Skarsgård

Bu sarışın devi True Blood dizisinde izledim ve hayran kaldım. Canlandırdığı Eric Nortman karakterine şaheser gibi can veren başarılı bir aktör. Viking genlerine, şahane mavi gözlerine ve iki metre boyuna hayran olmamak elde değil. 




4. Kang Ji Hwan

Kang Ji Hwan'ı önce Hong Gil-Dong dizisinde gördüm ve beğendim. Ama listeye girmesini sağlayan Lie To Me dizisindeki güzel performansıdır. Ses tonu biraz sinir bozucu olsa da harika bir gülümsemeye sahip olduğu inkar edilemez.



5. Bi Rain

Sebebe gerek yok. Ama düşündüm ki ben Rain'in sadece Full House dizisini izlemişim :D Başarılı bir şarkıcı ve yetenekli bir iş adamı. Yeteneklerini sonuna kadar kullanmaktan ve elinde olanları paylaşmaktan yada sergilemekten çekinmiyor :D



6. Justin Hartley

Smallville dizisinde karşımıza Oliver Queen yani Green Arrow olarak çıkan oyuncu hem yakışıklı yüzünü hemde güzel vücudunu dizide bol bol sergiliyor. Dizide beyaz atlı prens yada beyaz oklu prens :D edalarıyla dolaşan başarılı aktörü beğenmemek elde değil. 



7. Joe Manganiello


True Blood dizisinde kurt adam Alcide olarak karşımıza çıkan bu şahane adama hayran olmamak ne mümkün. Kendisi beyaz atlı prens kategorisine Beyaz Kurt olarak teşrif ediyor :)




8. Cha Seung Won

Greatest Love ve City Hall dizilerinde izleyip oyunculuğuna hayran olunası kişidir. 40 yaşındaki oyuncu ilerleyen yıllara meydan okuyarak dizilerin ve filmlerin başrollerini almaya devam ediyor. Seviyoruz kendisini :)




9. Lee Seo Jin


İlk izlediğim kore dizilerinden Lovers'ın mafya babası rolüyle karşıma çıktı. 2006 yapımı bir dizi olmasına rağmen 'gerçek' öpüşme sahneleri içermesi diziyi öne çıkaran özelliklerinden birisiydi. Aynı dizideki patlak gözlü salak kızla uzun süren beraberliği olduğunu öğrenince soğumuştum kendisinden. Ama doğru yolu bulmuş ve o kızdan ayrılmış. Yaşı 40 olan aktör göreni çarpan gamzeleri, etkileyici vücudu ve oyunculuğuyla haremde yerini garantiledi.



Veee işte final...
Tahmin edenler yanılmadı...
Haremin son sırasında Gong Yoo yer alıyor :)


Aslında son anda listeye girmeyi başaran 'cezalı' harem üyelerinden birisi. Askerden geleli iki yıl oldu hayranlarına sadaka verir gibi iki tanecik film çekti :( Dizi istiyoruz dizi... Kendisi İspanya senin Japonya benim gezerken biz buralarda hasretten kıvranıyoruz. Gong Yoo yeni dizi çekene kadar cezalı euehuehue



Bu harem yazısı çok yordu beni. Sebebi fotoğraf seçme derdi :D Çok zor beğenen biriyim napıyıımmm =) Neyse bir mimin daha sonuna geldim. Sanırım bu mimi blogrolumdaki tüm arkadaşlar yazdı. Bu yüzden tekrar paslamaya gerek yok. Ama illa ben de yazmak isterim diyen varsa üzerine alınıp yazabilir ;)

22 Şubat 2012 Çarşamba

Asi ~ Monica McCarty

Carrefourdan aldığım kitaplardan üçüncüsünü dün bitirdim. Yazmak için fırsat yaratmak için elimden geleni yaptım. Çünkü bu kitaba tek kelimeyle BAYILDIM! Bilindiği üzere ben fanatik bir Judith McNaught hayranıyımdır. Tüm kitaplarını okuyup, kitaplığımda arşivledim. Yine bilindiği gibi eski İngiltere ve İskoçya zamanlarında geçen romanlara ayrı bir düşkünlüğüm vardır. 

Judith McNaught'un kalemini bu konuda, yani dönem romanları bakımından her zaman rakipsiz görmüşümdür. Yazarın ilk romanı Düşler Krallığı için 'yazar daha iyisini yazana kadar rakipsiz' demişliğim bile vardır. Tabii bu kelimeleri okumuş olduğum 50 kadar dönem romanına dayanarak söylüyordum. Düne kadar iyi, orta karar ve hatta bazen başarılı olduğunu düşündüğüm birçok roman okudum. Ama hepsi için genel kanaatim, Düşler Krallığı'nın yanından bile geçmez şeklindeydi.

Anladığınız üzere artık geçmiş zaman kipleri kullanıyorum. Çünkü Monica McCarty tarafından yazılmış olan Asi isimli roman tüm düşüncelerimi yerle bir etti. Roman, rakipsiz gördüğüm Düşler Krallığı kadar başarılı, hatta romanın birçok yerinde ondan bile daha iyi. İşte bu yüzden bu roman için tereddütsüz olarak 'Mutlaka Okuyunuz!' sözlerini söyleyebiliyorum. 

Bu kadar övdükten ve gerektiği gibi tavsiye ettikten sonra romandan bahsedelim.



Kitap Koridor Yayınları tarafından Ekim/2010 yılında Asi ismiyle yukarıdaki kapakla raflarda yerini aldı. Yazar Monica McCarty tarafından Temmuz/2007 yılında Highlander Untamed adıyla aşağıdaki kapakla yayınlandı.



Gördüğünüz gibi yayınevi kapağı değiştirse de romanın konu ve temasına sadık kalarak uygun bir tasarım tercih etmiş. Çok başarılı.

Kitabın Konusu:

Onu kendine aşık etmek için yalnızca bir yılı vardır... Isabel MacDonald, amansız kavgaya bir son vermek için klanının en azılı düşmanı Rory MacLeod ile nişanlanmayı kabul eder. Ancak nişan onun kaleye – ve biraz tahrikle kalbine – girişini kolaylaştırmak için bir paravandır. Ne var ki haince planları hayranlık duyduğu her şeye sahip güçlü ve korkusuz bir Highland reisi olan Rory tarafından sınanır. Şimdi Isabel hep hayal ettiği mutluluğu, tam da ihanet etmesi gereken adamda bulmuş ve ihtirasın, intikamdan çok daha tehlikeli olabileceğini görmüştür.

Dostların yakınında olsun ama düşmanların daha da yakında... Rory’nin MacLeod klanının reisi olarak görevi açık ve nettir: Kralın emrine itaat edip MacDonald’ların kızı ile evlenmek – şartları ise kendisi belirleyecektir. Rory nişanın yalnızca bir yıl sürmesine karar verip kızı ailesine teslim ettikten sonra başka biriyle evlilik yapmayı planlar. Fakat bu baştan çıkarıcı güzellikteki kadının, onun çelik gibi dirayetine meydan okuyacağını ve sert görünüşünün altında içten içe kaynayan dizginlenmemiş ihtirası ortaya çıkaracağını tahmin edemez. 

Kitabın konusundan da anlaşılacağı üzere ortada şahane bir adam, şahane güzel bir kadın ve bir ihanet var. Ancak yazar o kadar güzel bir hikaye kurgusu yazmış ve karakterleri o kadar şahane anlatmış ki, yemeden içmeden kitabı okumak geldi içimden. Karakterlere göz atalım;

Rory MacLeod: MacLeod klanının reisi. Reis dediysek öyle böyle değil yani tam bir reis. Yazarın bakış açısıyla söylemek gerekirse; tüm vücudu demirden kaslarla örülü, devasa irilikte, koskocaman kılıcı tüy misali savuracak kadar kuvvetli, mavi gözlü ve arzulu bir klan reisi. Klanı için herşeyi feda edecek kadar sert bir adam. İsabel'i şiddetle istemesi, arzulaması bile çelik gibi iradesini eritemez. Tabii bir yere kadar çelik dediysek taş demedik herhalde :) 

İsabel MacDonald: Klanının geleceğini kurtarmak adına hain dayısının planına alet olmayı kabul ediyor. Görür görmez adamda çarpılmış etkisi yaratacak kadar güzel ve cesaretli bir kadın. Amacı dayısının istediği şeyi yaparken Rory'i kendine aşık etmek. Ancak planlarda yer almayan birşey var; vücudu çelikten kaslarla örülü şahane yakışıklı bir klan reisi. ^^

İşte kitabımızın konusu ana karakterlerimizin etrafında dönerken, biz okuyucu ise yazar Monica McCarty'nin her fırsatta değindiği, Rory MacLeod'un çelikten kaslarla örülü vücudunun detaylarını okuyoruz. Şikayet ettiğimi söylemiyorum, aksine yazar o kadar başarılı bir şekilde anlatıyor ki sizde İsabel'le beraber hayran hayran Rory'nın kaslarını süzerken buluyorsunuz kendinizi. Hele kitapta bir yerde 'Rory inatla kollarını göğsünde kavuşturdu' diyordu. Hem İsabel hemde okuyucu hayranlıkla şişen kol pazularına bakar buluyor kendini :) ^^ 

Yani demek istediğim yazar inanılmaz şahane anlatmış karakterleri. Tabii bu kadın karakterimiz için de geçerli. Ancak ben bir bayan okuyucu olarak dikkatimi başka şeylere odakladım. Mesela Rory'nin çelikten örülü karın kaslarına :D Eehuehue anlatmaya başladığımdan beri kaç kez 'çelikten örülü kaslar' ifadesini kullandım acaba :)))

Sözün özü ve kısacası; mutlaka ama mutlaka okumanızı tavsiye edeceğim bir roman. Ayrıca yazarı da sıkı takibe aldığımı söylemeliyim. Akşam yaşadığım büyük mutluluğu da sizlerle paylaşayım. Carrefourdan altı adet kitap almıştım. Tesadüf eseri Koridor Yayınları tarafından Asi romanında Rory'nin erkek kardeşi Alex MacLeod'un hikayesinin anlatıldığı Maskesiz romanını da almışım. Fark edince o kadar mutlu oldum ki anlatamam. Gecenin bir köründe hemen birkaç sayfayı okudum. Aklımda kalan; Alex'in sırtında asılı olan kılıcını çekerken kol pazularının nasıl olduğunu anlatılması :D İlgi çekici euheuehue

Araştırmama göre MacLeod klanını anlatan seri yazar tarafından üç kitap olarak yazılmış. Koridor Yayınları kitap sıralamasına sadık kalarak bu üç kitabı da yayınlamış. Rory ve Alex'in kitapları elimde mevcut. En kısa zamanda Fiona Macleod'un hikayesinin anlatıldığı Kır Zincirlerini romanını da almak istiyorum. 

Beklemede kalın. Yeni romanlarla ve anlatımlarla tekrar döneceğim :)


MacLeods of Skye Üçlemesi:

1- Asi 

Keyifli okumalar.. 

20 Şubat 2012 Pazartesi

'Sevilerek' Yaşamak!

Geçtiğimiz Pazar günü sevgili dostum LaFea'nın çok değerli babannesinin 40 mevlütü vardı. Onun için önemli olan bu günde bende onun yanında yer aldım. Evlerimizin birbirine uzak mesafelerde yer alması sebebiyle ancak son kısmına yetişebildim. Yani ikram dağıtım zamanına :) Yerime oturur oturmaz koskocaman bir tabak konuldu kucağıma :)

Canım dostum LaFea'da o kalabalıkta o telaş arasında, neredeyse dakika başı yanıma gelip bir ihtiyacım olup olmadığını, rahat olup olmadığımı sık sık kontrol etti. İkramda hiç birşey eksik değildi hatta fazlası vardı. Pilav üstü et, su böreği, poğaca,(edit:zeytinyağlı yaprak sarma) turşu, baklava, kadayıf tatlısı, kakaolu toplar ve tavuk göğsü. Unutmadıysam bunlar vardı ikramda. Çok özenilmiş ve anısına ruhuna yapılan dualara yakışır bir mevlüt düzenlemişti ailesi.

Başlığın adı neden 'Sevilerek Yaşamak' diye soracak olursanız eğer; şimdi LaFea'nın babannesi 90 küsür yaşına kadar yaşamış, torununun torununu görmüş bir insandı. Mevlütte de dikkatimi çeken şeylerden biri de bu oldu. Kuru kuru uzun bir ömür değildi nur ninemizin yaşadığı hayat. Dolu dolu sevilerek, sayılarak ve severek geçirilmiş bir ömürdü. İşte bu yüzden bundan sonra dileğim uzun yaşamak değil, dolu dolu sevilerek yaşamaktır. 

Babannenin sevdiği renk yeşil olunca sevdikleri onun anısına mevlüt şekerini değişik bir şekilde dağıttılar. Kupanın içindeki akide şekerlerinin arasına serpilmiş karanfiller, açar açmaz şahane bir koku saldı evin içine. Canım arkadaşım LaFea benim için ayırmıştı bu güzel hediyeyi. Babannesini yakından tanıma fırsatım olmadı ama LaFea için önemli olması benim için hediyenin değerini arttırmak için yeterliydi.

Nur ve huzur içinde yat dolu dolu 'sevilen' insan! 






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...